1 Ocak 2018 Pazartesi

Göğün Altında, Selami Karabulut/ Hel Yayınları / ( AT. SAYI:2)

Açıklama: C:\Users\DELL\Desktop\Selami Karabulut.jpg

 ‘Göğün mucizesine ve toprağın doğurganlığına’ diye, başlamış şair içini dökmeden önce…
 Göğün buluşturan mavisi ile toprağın mucizesi arasında bir yerde soluklayarak. Çocukluğunun büyük bir kısmını köyde geçirmiş. Belki bu yüzden hep mucizelere içerlemiş.
‘ Hızla sonuna yaklaştığım yolda, şiirden başka hiç’ diyor içinin kıyıya vurduğu bu son kitapta. Aynı ‘göğün altında’ renklere, renklerin birleştiren yetisine, uçuç böceklerinin yabanlara konduğuna, gidenlerin kirpilerden esinlendiğine ve göğün yedi rengine inanmış. Kimi zaman, bir ‘dudağın kenarında yanıp sönen yeşilden’ almış cesaretini sözcükler, kimi zaman kukumav kuşlarının gurbete gittiği yerden, çokça teşbihle.
Kimi zaman da sözcükleri;
‘çarpıp geçtiğinde görseydin aşkla döndüğümü
  senin için bu kadar sıkıcı olmazdı
  teneke gıcırtısına benzettiğin pervanemin sesi’
 diyerek serzenişlerinin duyulmamasına içleniyor gibi titrek çıkmış.
  ’Geç kalmışlıkla erkenci olmanın’ arasındaki avuntusuyla, kalmanın da, gitmek kadar ağrılı yanına
  ‘sen ki hep o uzun vedalar için seviyorsun kendini
   buradayım oysa, bir gölge boyu uzağında’
seslenmiş soluk aldıkça.

‘uçuç böcekleri ve bir de yaban arıları cesaret edebilir
 hiç bahçıvan makası görmemiş dallarımda dolaşmaya
 azcık konuklan geçer birazdan dudaklarının morluğu’

gibi sertçe dokunan sözcükleri savurmuş uzun vedalara, gölge boyu kadar uzaklıklara ve yaban yulaflarının içinde uyuyup seyrettiği yolların o tepelere varmayışına. Topraktan, toprakta bitenden, toprakta tütenden alıyor rengini şiirleri. Elinde bir fotoğraf makinesi, ormandan, çiftleşen kaplumbağaların ve çobanların yanından geçiyor. Sazlıklara uzanıyor boylu boyunca. Yolları izliyor. Doğanın değişme gücüne yaslıyor temennisini. Aşağıdaki dizeyle;
‘ ormanın çırılçıplak kaldığı günlerde kaybetsem de seni
  otların en yeşil zamanında geri geleceğini biliyorum’
  Beklentisini, çırılçıplak kalmış bir ormanın günü geldiğinde  yeşillenebileceğine dayandırıyor. Toprağın doğurganlığına güvenerek.

 Sözcükleri geçmişe eğilip bakıyor
‘seninle omuzlarımıza dökülen ıhlamurun yanına geldiğimde, tek bir gövde gibiydik dedim seninle; göğün mucizesini ve toprağın doğurganlığını gösterirken birbirimize.’’
Hatıraları giz oluyor, sözcüklere.
‘ölüm var diye sokuluyorum gölgene. Ateşin söylemeye çalıştığını anlatan çok. Ne ki dilsizim ben, söyleyeceği sözü durmadan erteleyen bir sır taşıyıcı. Bu nedenle yıkıyorum ağzımı, yemine durmadan önce; sürekli köpürtmeye çalıştığım gençliğimin külüyle.’
Kuşların getirdiği haberlere, yollara ve aynı sağanakta ıslanmanın avuntusuna sığınıyor. Gözünün gördüğünü fotoğraflıyor şiire. Renkler, çiçekler, ormanın sessizliği, kertenkelelerin uyuyan miskinliği, yaprakların birbirine anlattıkları ve bir akrebin soktuğu yerde, zehri emip toprağa bırakmasını…
Toprak doğurandır. Sütü de zehri de saklayandır

Göğün altında
Selami karabulut
2015 Sunullah Arısoy Ödülü
Hel yayınları

Okuma Notları / Narin Yükler

Haziran’ın geçmeyeni 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder